TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Depremlerle İlgili Basın Açıklaması
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası
Trabzon Şubesi
Basın Açıklaması
6
Şubat 2023 Pazartesi günü, saat 04.17’de, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi
merkezli 7.7 büyüklüğünde ve ardından saat 13.24’te Kahramanmaraş’ın Elbistan
ilçesi merkezli 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana gelmiştir. Depremler,
Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye,
Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerinde yaygın bina göçmelerine ve ağır bina
hasarlarına yol açmış, çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Yine 20
Şubat 2023 Pazartesi günü, saat 20.04’te,Hatay’ın Defne ilçesi merkezli 6.4
büyüklüğünde ve ardından saat 20.07’de Hatay’ın Samandağ ilçesinde 5.8
büyüklüğünde iki deprem meydana gelmiştir. Bu depremler sebebiyle yine can
kayıpları olmuş, birçok vatandaşımız yaralanmış ve hasarlı birçok yapı
yıkılmıştır.
İzlenen
hasar, çok geniş bir alanda hissedilen ve büyük bir alanı etkileyen yer
hareketinin ivme hızları ve yer değiştirmelerinin çok yüksek olduğunu
göstermektedir. Aynı gün içerisinde oluşan büyük depremler, özellikleri ve
sonuçları itibariyle depremler tarihine geçecek niteliktedir. Depremler doğa
olaylarıdır. Afete dönüşmesinin nedeni ise insan eliyle yapılmış yapılardır.
Yapı üretim sürecinin tüm gerekliliklerine uygun olan bir yapılaşma söz konusu
olsaydı, deprem yönetmeliğinin tasarım felsefesine uygun olarak binalar yine
hasar alacak, hatta belki büyük kısmı ağır hasar alacak, ancak insanların
içerisinden çıkmasını sağlayacak davranışı gösterecek, deprem afete
dönüşmeyecekti. Hasar büyük olsa da can kaybı asgari sınırlarda kalabilecekti.
17 Ağustos 1999 Kocaeli, 12 Kasım 1999 Düzce depremleri sonrasında, depreme
dayanıklı yapı üretimi ile ilgili bilinç düzeyinin artmaya başlaması, 1998
yönetmeliğinin yürürlüğe girmesi, hazır beton ve nervürlü inşaat demiri
kullanımının yaygınlaşması gibi nedenlerle, bu tarihten sonra yapılan binaların
deprem dayanımlarının daha yüksek olacağı düşüncesi hâkim olmuştur. Deprem
bölgesindeki yapı envanteri şu an itibariyle bilinmemekle beraber toptan göçen
veya hasar alan binaların bir kısmının 2000 yılı sonrası yapılmış olduğu
anlaşılmaktadır. Hatta birkaç yıl öncesi gibi çok yakın geçmişte yapıldığı
ifade edilen ve 2019 yönetmeliği ile dahi tasarlanmış olabilecek binalarda da
toptan göçmeler olmuştur.
Deprem
hasarlarının yaygın olduğu bölgeler, verimli tarım arazileri üzerinde
planlanmış şehirlerdir. Dolayısı ile ana kayanın derinde olduğu zayıf zemin
koşullarında, hatta sıvılaşma potansiyeli olan zeminlerde yapılan 10-15 katlı
ve taşıyıcı sistemi esnek yapılar ağır hasar almış veya toptan göçmüştür.
Bununla birlikte, göçmese de bir kat batan veya yana eğilen binalar
gözlemlendiğinden, bazı bölgelerde zemin sıvılaşması olduğu düşünülmektedir.
Her türlü zemin koşullarında yapı yapmak elbette mümkündür ancak bir bedeli
vardır. Zemin, üstyapı yüklerini güvenle taşıyacak şekilde iyileştirilmeli,
koşullara uygun doğru temel sistemi ve üstyapı taşıyıcı sistemi seçilmeli ve bu
tasarım sürecinin titiz bir mühendislik yaklaşımı ile gerçekleştirilmesi ve
tasarımın uzman mühendisler tarafından denetlenmesi gerektiği 3
unutulmamalıdır. Tüm inşaat uygulamalarında da gerektiği gibi nitelikli bir
denetim gerçekleştirilmelidir. Ancak tarif edilen bu zincirin bazı halkaları
çeşitli nedenlerle ülkemiz koşullarında eksik kalabilmektedir. Özellikle, küçük
ölçekli müteahhit firmaların bir kısmının bu maliyetleri karşılamaktan
kaçınması nedeniyle bu tür zeminler üzerinde yapılan yapıların bir kısmının
deprem dayanımının sorgulanmaya muhtaç olduğunu söylemek mümkündür. Sorun
yapılabilirlikte değildir. Sorun, bilinç düzeyi, deneyim, etik ve ahlaki
kurallar kapsamında toplumsal bir sorundur. Bu açıdan ülkemiz koşulları dikkate
alınarak Şehir Planlama faaliyetleri gözden geçirilmelidir.
Betonarme
yapılarda malzeme zafiyeti olduğu düşünülmektedir. Yaklaşık olarak 1990’lı
yılların başına kadar, yapılarda kullanılan betonarme betonunun üretimi,
şantiye mahallinde ve el ile karıştırılarak yapılmakta ve yerine
yerleştirilmekteydi. Daha sonra beton santrallerinde üretilen betonlar
kullanılmaya başlamakla beraber hazır betonun yaygınlaşması 1999 Kocaeli
depreminden sonra ivme kazandı. Şubat 2023 depreminden etkilenen şehirlerde ise
hazır betonun yaygın olarak kullanımı daha ileri tarihlerde görüldü. Dolayısı
ile 80’li ve 90’lı yıllarda, hatta 2000’li yılların başında yapılan binaların
beton kalitesinin, tasarıma esas olan proje beton sınıfının altında olduğu ve
bu durumun yaygın olduğu maalesef beklenen ve bilinen bir durumdur. Yine aynı
tarihlerde inşaat demiri olarak düz demir kullanılmakta idi. Dolayısı ile bu
yıllarda inşa edilmiş yapıların toptan göçmesi veya kullanılmayacak derecede
ağır hasar almasında malzeme zafiyetlerinin önemli etkenlerden biri olduğunu
söylemek mümkündür. Ancak daha sonraki yıllarda yapılan, hatta birkaç yıl önce
yapılan bazı binaların da ne yazık ki göçtüğü veya ağır hasar aldığı tespit
edilmiştir. Yeni deprem yönetmelikleri ile tasarlanmış, hazır beton ve nervürlü
inşaat demiri kullanılmış, diğer taraftan yapı denetim hizmeti görmüş olması
gereken bu binaların yıkılması kamuoyunda da hayretle karşılanmış ve herkeste
başka bir travma yaratmıştır. Hiçbir binanın detaylı teknik incelemesi
yapılmadan yıkım sebebini söylemek mümkün olmamakla birlikte 2000 yılı
öncesinde inşa edilmiş yapıların hasar nedenleriyle ilgili tahminde bulunmak
daha kolaydır. Çünkü geçmiş depremlerde, benzer zaman dilimine ait olup göçmüş
veya hasar almış yapılarda izlenen hasarların çok benzerleri bu depremin
sonuçlarında da izlenebilmektedir. Malzeme zafiyeti de bunlardan birisidir.
Ancak yakın zamanda inşa edilmiş yapıların neden göçtüğünü veya ağır hasar
aldığını tahmin etmek o kadar kolay değildir. Eğer bu yapılarda malzeme
zafiyeti göçme nedenlerinden birisi olarak tespit edilirse yapı denetim sistemi
çalışmamış demektir. Çünkü yapı denetim kanunu ve uygulama yönetmeliğine göre,
malzemenin üretimi ve yerine yerleştirilmesi esnasında yapılması gereken,
örnekleme, teste tabi tutma, testler sonucunda tespit edilen mukavemet
sonuçlarının proje kabulleri ile uyumsuz olması durumunda inşa edilmiş bölümün
kırılarak yenilenmiş olması gibi kanuni zorunluluklar yerine getirilmemiş
demektir.
Göçen
binaların enkazlarından kolon kiriş birleşimlerinde gerekli donatı detaylarının
uygulanmadığı, etriye aralıklarının seyrek ve etriye kancalarının doksan derce
olduğu, ayrıca kolon demirlerinin üst kat filizlerini oluşturan boylarının
gerektiğinden daha kısa olduğu izlenebilmektedir. 4 1999 öncesi yapıların
tasarımına esas olan 1975 tarihli deprem yönetmeliğinin betonarme binalar ile
ilgili bölümünde; kolon, kiriş, perde gibi betonarme elemanların minimum boyut
ve donatı detaylarının tanımlanması ile kolon-kiriş birleşim bölgelerinin kesme
hesabına yönelik esaslar verilmekle birlikte, o dönemdeki inşaat pratiği ve
uygulamalarında, hem birleşim bölgesindeki enine donatı detayları hem de etriye
kanca detayı konusunda getirilen koşulların uygulanması sağlanamamıştır.
Kolon-kiriş birleşim bölgelerinde enine donatı kullanılmaması, kiriş boyuna
donatılarında ankraj yetersizliği, büyük enine donatı aralıkları ve enine
donatıların 90 derece kancalara sahip olmaları gibi durumlar 2000’li yıllar
öncesi ülkemiz inşaat pratiğinde vardır ve ne yazık ki büyük depremlerde hem
toptan/kısmi göçmelere, hem de ağır hasarlara yol açmıştır.
Yapı Düzensizliklerinin Yarattığı Hasarlar:
·
Yaygın göçme görüntülerine göre, öncelikle zemin katın göçtüğü, ardından diğer
katların sandviç şeklinde üst üste kapaklandığı anlaşılmaktadır. Hasarlara yön veren
ana nedenlerden birinin, hasar katı olan zemin katlardaki ticari mekanlarda
dolgu duvarların olmayışı olarak değerlendirilmektedir. Dolgu duvarlar,
taşıyıcı sistem tasarımında sadece yük olarak dikkate alınsa da taşıyıcı sistem
davranışına belirli deprem seviyelerine kadar dayanım ve rijitlik bakımından
katkı sağladığı deneysel çalışmalarla gösterilmiştir. Bu nedenle modern deprem
yönetmeliklerinde zayıf kat düzensizliğinin kontrolü de dikkate alınmaktadır.
Üst katlarda çerçevelerin içerisinde olan dolgu duvarlar, dayanımlarını
aşmayacak mertebede deprem yükü ile karşılaştıklarında bütünlüklerini koruyarak
yapının genel olarak daha olumlu bir deprem davranışı sergilemesini
sağlamaktadır. Ancak zemin katta bu bütünlük olmadığında, zemin kat kolonlarında
yeterli süneklik ve taşıyıcı sistemde yeterli rijitlik de yoksa, bu katın üst
katlara göre ötelemesi çok büyük olmakta ve bu katın ezilmesiyle ani göçmelerin
önü açılmaktadır.
·
Esas olarak, bir aks üzerindeki kolonların arasında boydan boya açılan ve kat
yüksekliğine göre yüksekliği az olan bant pencerelerin kolonlarda kısa kolon
davranışına yol açması sonucunda kolonun öncelikle kesme kırılmasıyla güç
kaybetmesi ve devre dışı kalması olarak tanımlanan kısa kolon hasarları, ağır
hasarlı yapılarda görülmektedir.
·
Taşıyıcı sistemde rijitliğin düzensiz dağılımından kaynaklanan büyük burulma
tesirlerinin sonucunda göçmeler olduğu göçme görüntülerinden
anlaşılabilmektedir. Perde gibi daha rijit düşey taşıyıcı elemanların bir
tarafta yığılı olması, çerçeve süreksizliklerinin var olması burulma
düzensizliğini yaratan unsurlardır.
·
Kamuoyu tarafından da çokça tartışılan, yan yana parsellerde ve benzer
gabarilerdeki yapılardan birinin yıkılması, diğerinin ayakta kalmasına,
yukarıda sıralanan düzensizliklerin bazılarının birinde olup diğerinde
olmamasının neden olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca bu konuda parseller
arasında zemin koşullarında (ana kaya üzerindeki alüvyon kalınlıkları farklı
olabilir), malzeme ve işçilik kalitesinde farklılıklar olabileceği de dikkate
alınmalıdır.
6
Şubat ve 20 şubat depremleri yarattığı hasarlar nedeniyle büyük bir afete
dönüşmüştür. Ülkemizin en doğusundan en batısına en kuzeyinden en güneyine
kadar her aileyi yakın veya uzak ölçüde etkileyecek, ciddi travmalar
yaratacaktır. Her şeyden önce yitirdiğimiz canlar ülkemiz için büyük bir
kayıptır. Son 30 yılda yaşanan depremlerin yarattığı maddi ve manevi hasarlar
birbirinin nerdeyse aynısıdır. 1992 Erzincan depreminden itibaren, 1995 Dinar,
1998 Ceyhan, 1999 Gölcük, 1999 Düzce, 2002 Afyon, 2003 Bingöl, 2010 Elazığ,
2011 Van, 2020 Elazığ, 2020 İzmir depreminde göçen ve ağır hasar alan yapılar
incelendiğinde benzer hasarlar olduğu görülmektedir. Pazarcık ve Elbistan
depremlerinde de çok büyük benzerlikler görülmekle birlikte, diğerlerinden
farklı olan, çok yakın zamanda yapılmış yapılarda da göçen veya ağır hasar
alanların var olmasıdır. Bölgenin büyük bir kısmı zayıf zemin yapısına sahiptir
ve bu sebeple özel (özenli) mühendislik hizmetleri görmüş olması gerekmektedir.
Bu deprem ile konunun tüm paydaşları tarafından, unutulan, görmezden gelinen,
ihmal edilen, bilime rağmen kabul edilmeyen tüm konular hatırlanmalı, ele
alınmalı, hukuki eksikler giderilmeli, yapı üretim sürecinin tüm aşamalarının
uygun şekilde işlemesini sağlayacak kanunlar, yönetmelikler bir an evvel
çıkarılmalı, var olanların eksikleri tespit edilmeli ve yenilenmelidir. Çözümün
tüm tarafları bir araya gelmelidir. Liyakat, yetkinlik bir an evvel yapı üretim
sürecinin bir parçası haline getirilmelidir. Yetkin Mühendislik için 3458
sayılı kanun bir an önce değiştirilmelidir. Yetkinlik şarttır. Arama kurtarma
çalışmaları için organize olmakta çok geç kalınmış, arama kurtarma çalışmaları
çok kısıtlı bölgelerde, yetersiz kadro ve ekipmanla yürütülmüştür. Birçok
depremzede günlerce hiçbir arama kurtarma ekibi bölgeye ulaşmadan göçük altında
beklemiştir. Arama kurtarma çalışmalarına katkı sağlayabilecek maden işçileri
gibi sivil olanaklar harekete geçirilmekte çok geç kalınmıştır.
Afet
yönetiminde ciddi bir koordinasyonsuzluk tüm deprem bölgelerinde gözlenmiş,
arama kurtarma ekipleri doğru yönlendirilememiş, yardımlar ihtiyaç duyulan
bölgelere ulaştırılamamıştır. Barınma ve gıda konusunda insani kriz
yaşanmıştır. Yaşanan kriz, tüm Türkiye’den yurttaşların dayanışma seferberliği sayesinde
kısmen hafifletilse de deprem bölgelerinde yardımların dağıtılması konusunda da
kaos yaşanmıştır. Afet yönetimi açısından son derece önemli olan deprem
bölgelerindeki temel ihtiyaçların giderilmesine yönelik örgütlü ve deneyimli
yapısıyla askeri birliklerin ve demokratik kitle örgütlerinin görev alması
sağlanamamıştır. Bu da dolayısıyla deprem sonrası afet bölgesinde gündelik
yaşamın idame ettirilebilmesinde büyük sorunlar yaşanmasına yol açmıştır.
Depremin
hemen ardından Oda Genel Merkezinde oluşturulan kriz masasıyla deprem
bölgesinde bulunan şube ve temsilciliklerden bilgi akışı sağlanmış, aynı gün
TMMOB ve Oda Yönetim Kurulu Üyeleri ile Şube Yöneticilerimizden oluşan heyetler
bölgeye intikal ederek incelemelere başlamıştır. Eş zamanlı olarak TMMOB ve
bağlı odalarla koordineli bir şekilde bölgede ihtiyaç duyulan malzemelerin
tedariki konusunda organize olunmuş, yardımlar hızla deprem bölgelerine
ulaştırılmıştır. Söz konusu çalışmalar halen devam etmektedir. Depremin
ardından Odamızın çağrısına kulak veren binlerce meslektaşımızın, Hasar Tespit
Eğitimlerine katılarak deprem bölgesinde görev yapmaya gönüllü olması Odamız
adına gurur kaynağıdır. Odamızın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı ile yaptığı görüşmeler neticesinde iki binin üzerinde üyemiz hasar
tespit çalışmalarına dahil edilmiştir. Meslektaşlarımız kendi imkanlarıyla,
büyük bir emek ve özveriyle deprem bölgelerine ulaşarak çalışmalara
başlamıştır. Öte yandan çeşitli şehirlere nakledilen depremzedelerin, yine
meslektaşlarımızın da dahil olduğu TMMOB dayanışma organizasyonları üzerinden
konaklama dahil olmak üzere tüm ihtiyaçlarının giderilmeye çalışılması,
toplumsal dayanışmanın yaralarımızı sarmada önemi ve etkililiği konusunda, bu
depremin unutulmayacakları arasında yer almıştır.
Şubemizin
öncülüğünde İKK Trabzon olarak 9 adet konteyneri, içi tamamen hazır
şekilde(ranza, yatak, yorgan, yastık, ısıtıcı, beslenme ve giyecek) hızla
gönüllerimiz tarafından yapılan bağışlarla deprem bölgelerine ulaştırmış, 4
adet kadın erkek wc hazırlatılmış ve 35 kişilik gönüllü meslektaşımızı Hatay
iline hasar tespit yapmak üzere gönderilmesini sağladık.
Akabinde
incelemelerde bulunmak üzere şube yönetim kurulu üyeleri ve eski
yöneticilerimizden oluşan bir heyet tüm bölgeye ziyaret gerçekleştirmiştir.
Bununla beraber tüm yönetim kurulumuz ilimiz ve Türkiye için çok önemsediğimiz,
mutlaka yapılması gerektiğine inandığımız ve uzun zamandır gündemde tuttuğumuz
yapı envanteri çalışmalarına başlamak üzere Büyükşehir Belediyemizle
görüşmüştür.
Envanter çalışmalarının aşamaları
aşağıda detaylandırılmıştır.
·
Bina kimliklendirme
·
Gözlemsel Tespit
·
Gerekli görülen yapılar için Deprem Performans
Analizi
Artık
ülkede fay haritalarını tartışmayı bir tarafa bırakıp tüm Türkiye’nin şu ya da
bu şekilde oluşabilecek depremlerden, uzağında ya da yakınında olsa dahi yıkıcı
bir şekilde etkileneceği gerçeğine kabul ederek konuya yaklaşması gerektiğini,
yapı yeri seçiminden, imalatına kadar geçen sürecin etkin denetim ve liyakat
sahibi teknik personelle nihayete erdirilmesi hususunda gereğini yerine getirme
noktasında olması gerekliliğini bildiririz. Acı deneyimlerin bizlerde sadece
birkaç aylık farkındalık yaratmasından vazgeçip, ahlaki ve etik değerleri bilim
ve teknik ile birleştirerek hayatımızın değişmezi olması için çabalamalı ve bu
yönde sektörümüzü kurgulamalıyız.
Saygılarımızla.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu
Adına
Mustafa TİRYAKİ
Şube Başkanı